16.09.2010

Az gittik, uz gittik...

Güneşi bir ülkede doğurup başka bir ülkede batırmak…


İlk kez yaşadığım bu deneyimde gördüm ki, insan adaptasyon konusunda gerçekten rakipsiz bir varlık. Yanınızdakilerin de yardımıyla, var olduğunuz yabancı şehir bir anda hayatınız boyunca yaşadığınız bir mekan izlenimi verebiliyor. Elbette hiçbir zaman evin yerini tutmaz ama o kadar da fark etmiyor bulunduğunuz yer, sevinç de hüzün de neredeyseniz sizi orada da takip etmeye devam ediyor (bkz. Sezen Aksu – Tebdil-i Mekan).


İlk blog yazımda da belirtmiştim, hayatımızdaki sınırlar çoğunlukla kafamızdakilerden ibaret, ancak onları aştıkça bir yerlere varabiliriz. Aslında zaman biraz da inanmaktan ve ummaktan öte bir şeyler yapma, aksiyon alma zamanı. Benim için bunu yapmak zor oldu ama devamının geleceği, daha doğrusu gelmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, sonunda yine eve döndük. Ama önemli olan kalmak veya dönmek değil, kapıyı aralamış olmak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder