10.07.2010

Yoksa böyle olduğumda mı..?

Beni tanıyanların bildiği üzere, fiziksel hareket ve aktivitelerin büyük bir hayranı değilim. Ancak bu, henüz keşfetmediğim ve sevme potansiyelimin olduğu aktivitelerin var olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Nispeten boş geçen yaz sezonunu doldurmak için, tabiri caizse bir gaz ile dans dersi almaya başladım. Ancak, kendi çapımda lokalistliğimi de kullanarak daha popüler olan Latin dansları yerine Yunan danslarına başladım. Elbette burada da ilk öğrendiğim sirtaki oldu (daha doğrusu hasapiko ve zeybetiko).

Dans etmek yorucu bir şey, hele ki benim gibi staminası yerlerde sürünen biri için daha da zor, ama buna rağmen, garip bir büyüsü var. Öncelikle, öğrenmeyi sevdiğim için yeni bir şey öğrenmenin heyecanı var. Dansla akranlarımdan daha geç tanıştığım için çabuk öğrenmek istemenin verdiği hırs var. Dans pratiği yaparken, bir yandan ritm sayıp, bir yandan sıralı adımlara dikkat edip, bir yandan da müzikle uyumlu olmaya çalıştığım için de, müthiş bir konsantrasyon ve rahatlatma hissi var.

Bu yazdıklarımdan kesinlikle dans edebiliyorum tarzı bir mesaj algılanmamalı. Tam tersine, benim için alkol alınmadan edilen dans yeni bir konsept, hele ki rastgele değil de kurallı dans tamamen yeni. Buna rağmen, umuyorum ki bu, 3 günlük bir heves olmaz. Genelde günde 2 sefer 1’er saat pratik yapıyorum ama bakalım bu ne kadar devam edecek.

Dans pratiği yaparken dinlediğim şarkı da, Candan Erçetin’in güzeller güzeli son albümünden ‘Bahar’ adlı şarkı; yani: http://fizy.com/#s/1f9x9m

Şimdi tek geriye kalan, şarkıda geçen müjdeyi ve umudu bulmak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder