Bir süredir buraya yazmayı unuttuğumu fark ettiğimde kalkıp da yazmaya üşenmiştim ama 26 Haziran’da olan bir olaydan sonra yazmam gerektiğini anladım. Bu olay aslında tüm dünyanın duyduğu, gördüğü ve üzüldüğü bir olay ama ben de bu konuda bir şeyler söylemek istiyorum.
1984 doğumlu biri olarak Türkiye ve dünya tarihinde bazı olayları görebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. 1999 – 2000 geçişi (yani milenyum), Türkiye’nin Dünya Kupası’nda üçüncü oluşu, Galatasaray’ın UEFA kupasını alması, Sezen Aksu şarkılarıyla büyüyebilmek, Metallica’yı canlı izlemek, Madonna’nın en başarılı müzik dönemlerini dinleyebilmek, Tom Cruise'ın en iyi zamanlarını görmek, Türk sanat müziğini Zeki Müren’den, Bülent Ersoy’dan, Ahmet Özhan’dan öğrenebilmek, Angelina Jolie'yi izlemek, Türk pop müziğinde Tarkan dönemini yaşamış olmak, Hakan Şükür’ü, Sergen'i, Zidane’ı, Hagi'yi futbol oynarken izlemek, Adriana Lima'ya podyumlarda ve Var mısın Yok musun'da hayran olmak, Amerika’nın ilk siyahi cumhurbaşkanını görmek bu şanslardan bazıları. Elbette burada bahsettiğim, olaylar anında fiziksel olarak orada bulunmak değil ama olayları, olduğu tarihi dönemin içinde, yani anlamlı olduğu zamanda görebilmiş olmak; bir nevi, kendi çapımda, tarihe tanıklık etmek de denebilir.
Bu olaylardan biri de elbette, Michael Jackson’u dinlemiş ve izlemiş olmak. EkşiSözlük’te Jackson’un ölümünden sonra yüzlerce giriş yapılmış. Bazı girişler kendisinin özel hayatındaki davranışlarına laf atmış, bazıları da ölümünün abartıldığını, aslında o kadar da büyük bir sanatçı olmadığını belirtmiş. Aslında ben çok büyük bir Michael Jackson hayranı değilim, yani çok sevdiğim şarkıları var ama müziğini en sevdiğim yabancı sanatçı değil kendisi. Özel hayatında da bazı davranışlarının mantıksız olduğunu ben de kabul ediyorum. Ama bu, gerçekleri görmemize engel olmamalı. Michael Jackson, dünya üzerinde, şu ana kadar yaşamış olan en başarılı müzisyen ve en ünlü insanlardan biri. Hatta belki de iki konuda da zirvede. Müzik anlamında yaptıkları saymakla bitmez, dünya çapında gelmiş geçmiş en çok satan albüm, sayısız ödül ve liste başı şarkı, ve de bunların ötesinde, tamamen kendi yarattığı bir dans stili (moonwalk). Ama Michael Jackson yalnızca müzikten de ibaret değil, başlı başına bir marka, felsefe, olgu ve hatta bir yaşam tarzı. İsmi cisminden büyük, bir yerde sonsuz bir varlık kendisi. Dolayısıyla sanatçılığıyla veya ünlülüğüyle ilgili negatif yorum ve yargıların çok geçerli olduğunu düşünmüyorum. Sevip sevmemek size kalmış ama kendisinin dünya tarihinin en büyük fenomenlerinden biri olduğu tartışılmaz bir gerçek.
1984 doğumlu biri olarak Türkiye ve dünya tarihinde bazı olayları görebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. 1999 – 2000 geçişi (yani milenyum), Türkiye’nin Dünya Kupası’nda üçüncü oluşu, Galatasaray’ın UEFA kupasını alması, Sezen Aksu şarkılarıyla büyüyebilmek, Metallica’yı canlı izlemek, Madonna’nın en başarılı müzik dönemlerini dinleyebilmek, Tom Cruise'ın en iyi zamanlarını görmek, Türk sanat müziğini Zeki Müren’den, Bülent Ersoy’dan, Ahmet Özhan’dan öğrenebilmek, Angelina Jolie'yi izlemek, Türk pop müziğinde Tarkan dönemini yaşamış olmak, Hakan Şükür’ü, Sergen'i, Zidane’ı, Hagi'yi futbol oynarken izlemek, Adriana Lima'ya podyumlarda ve Var mısın Yok musun'da hayran olmak, Amerika’nın ilk siyahi cumhurbaşkanını görmek bu şanslardan bazıları. Elbette burada bahsettiğim, olaylar anında fiziksel olarak orada bulunmak değil ama olayları, olduğu tarihi dönemin içinde, yani anlamlı olduğu zamanda görebilmiş olmak; bir nevi, kendi çapımda, tarihe tanıklık etmek de denebilir.
Bu olaylardan biri de elbette, Michael Jackson’u dinlemiş ve izlemiş olmak. EkşiSözlük’te Jackson’un ölümünden sonra yüzlerce giriş yapılmış. Bazı girişler kendisinin özel hayatındaki davranışlarına laf atmış, bazıları da ölümünün abartıldığını, aslında o kadar da büyük bir sanatçı olmadığını belirtmiş. Aslında ben çok büyük bir Michael Jackson hayranı değilim, yani çok sevdiğim şarkıları var ama müziğini en sevdiğim yabancı sanatçı değil kendisi. Özel hayatında da bazı davranışlarının mantıksız olduğunu ben de kabul ediyorum. Ama bu, gerçekleri görmemize engel olmamalı. Michael Jackson, dünya üzerinde, şu ana kadar yaşamış olan en başarılı müzisyen ve en ünlü insanlardan biri. Hatta belki de iki konuda da zirvede. Müzik anlamında yaptıkları saymakla bitmez, dünya çapında gelmiş geçmiş en çok satan albüm, sayısız ödül ve liste başı şarkı, ve de bunların ötesinde, tamamen kendi yarattığı bir dans stili (moonwalk). Ama Michael Jackson yalnızca müzikten de ibaret değil, başlı başına bir marka, felsefe, olgu ve hatta bir yaşam tarzı. İsmi cisminden büyük, bir yerde sonsuz bir varlık kendisi. Dolayısıyla sanatçılığıyla veya ünlülüğüyle ilgili negatif yorum ve yargıların çok geçerli olduğunu düşünmüyorum. Sevip sevmemek size kalmış ama kendisinin dünya tarihinin en büyük fenomenlerinden biri olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Ben öldüğünü duyduğumda çok üzüldüm. Michael Jackson’un da bir ölümlü olduğu gerçeğini bile kabullenmek biraz zor geldi sanırım. Onun ölümü bir devrin kapanışının, bir zamanın bitişinin de simgesi aslında. Elvis Presley ve John Lennon’dan sonra son müzik kralı olarak kalmıştı ve artık onun da krallığı sona erdi. Efsanelerden de geriye yalnızca Madonna kaldı sanırım, ki kendisi Jackson’un ölümüyle ilgili “bu kötü haberi duyduğumdan beri ağlıyorum” demiş. Doğru da söylemiş, ben de bugün konser görüntülerini izlerken gözyaşlarımı tutamadım.
Yabancı müzikten ziyade Türkçe müziği sevdiğim bir gerçek ama Michael Jackson, bu tarz kategorizasyonları aşan bir müziğe, sanatçılığa ve üne sahipti. Ölümü birçok insan gibi beni de çok sarstı ve etkiledi. Hepimizin başı sağ olsun.
Dünyada bulamadığı huzur içinde yatsın…
Yabancı müzikten ziyade Türkçe müziği sevdiğim bir gerçek ama Michael Jackson, bu tarz kategorizasyonları aşan bir müziğe, sanatçılığa ve üne sahipti. Ölümü birçok insan gibi beni de çok sarstı ve etkiledi. Hepimizin başı sağ olsun.
Dünyada bulamadığı huzur içinde yatsın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder