Bazen bir kitabın sonuna yaklaştıkça içinizdeki ikilem de artar, hem heyecanla okuyup bitirmek, sonunda ne olduğunu görmek istersiniz, hem de bir şekilde sizi gerçeklerden alıp yazarın kelimelerini hayal gücünüzle renklendirdiğiniz bu dünyaya getiren o varlığın sonu gelsin istemezsiniz. Ama eninde sonunda her kitap gibi o da biter. Elbette hayatta o kadar çok bitiş var ki, bir kitabın ne önemi var diyebilirsiniz. Yeri geliyor arkadaşlıklar bitiyor, istesek de istemesek de, hatta sevdalar bitiyor. Sıkıntılı günler de bitiyor, güzel günler de. En korkunç, en çirkin anlar da bitiyor, en güzelleri de. İşte belki o kitap da o güzel anlardan biri, bitmesini istemediğimiz, ancak içten içe bitmek zorunda olduğunu bildiğimiz.
Fantastik evrenlerin iyi bir okuyucusu ve izleyicisi olsam da, ona en başta alışamamıştım. Herhangi bir bilim kurgu eseri diyerek, uzun süre ilgi göstermemiştim. Sonradan anladım ki, aslında muhteşem bir yapıtmış. Bahsettiğim şey, son bölümü bu ay yayınlanan ve biten, Battlestar Galactica dizisi. Dizinin konusundan bahsetmeyeceğim, ancak zamanı ve imkanı olan herkese izlemesini tavsiye ediyorum. Öylesine ve sıkıcı bir bilim kurgu sanarak izlediğim bu dizi, aslında o kadar derin ve sürükleyici ki, sanırım şu ana kadar izlediğim en iyi dizi ünvanını taşımaya en yakın aday. Umarım herkesin bir ara fırsatı olur da, bu diziyi izleyebilir.
Diziden bir replikle yazıya son vermek istiyorum:
“…sometimes lost is where you need to be. Just because you don't know your direction doesn't mean you don't have one.”
Belki de şu anda böyle hissettiğim için bu söz beni çok etkiledi. Çok kısa sürede çok fazla şey değişiyor hayatımda; isteyerek girdiğim yerlerden istemeden çıkıyorum, gitmek istediğim yerlerin önüne de engeller koyuluyor. Biraz durup dinlenmek istiyorum, ama başkaları ilerlerken durmak huzursuzluk veriyor. Yeni insanlar eskilere katılıyor, kimileri gidiyor (gönüllü veya zoraki), kimileri kalıyor. Pusulamın mıknatısı artık çalışmıyor, ne arkama bakabiliyor, ne de önümü görebiliyorum. Ama bir şeyin farkındayım; şu an kayıp da olsam, elbet bir zaman bir şekilde yolumu bulacağım. Biraz vakit, biraz sabır, ve biraz da şansla.
Fantastik evrenlerin iyi bir okuyucusu ve izleyicisi olsam da, ona en başta alışamamıştım. Herhangi bir bilim kurgu eseri diyerek, uzun süre ilgi göstermemiştim. Sonradan anladım ki, aslında muhteşem bir yapıtmış. Bahsettiğim şey, son bölümü bu ay yayınlanan ve biten, Battlestar Galactica dizisi. Dizinin konusundan bahsetmeyeceğim, ancak zamanı ve imkanı olan herkese izlemesini tavsiye ediyorum. Öylesine ve sıkıcı bir bilim kurgu sanarak izlediğim bu dizi, aslında o kadar derin ve sürükleyici ki, sanırım şu ana kadar izlediğim en iyi dizi ünvanını taşımaya en yakın aday. Umarım herkesin bir ara fırsatı olur da, bu diziyi izleyebilir.
Diziden bir replikle yazıya son vermek istiyorum:
“…sometimes lost is where you need to be. Just because you don't know your direction doesn't mean you don't have one.”
Belki de şu anda böyle hissettiğim için bu söz beni çok etkiledi. Çok kısa sürede çok fazla şey değişiyor hayatımda; isteyerek girdiğim yerlerden istemeden çıkıyorum, gitmek istediğim yerlerin önüne de engeller koyuluyor. Biraz durup dinlenmek istiyorum, ama başkaları ilerlerken durmak huzursuzluk veriyor. Yeni insanlar eskilere katılıyor, kimileri gidiyor (gönüllü veya zoraki), kimileri kalıyor. Pusulamın mıknatısı artık çalışmıyor, ne arkama bakabiliyor, ne de önümü görebiliyorum. Ama bir şeyin farkındayım; şu an kayıp da olsam, elbet bir zaman bir şekilde yolumu bulacağım. Biraz vakit, biraz sabır, ve biraz da şansla.
So say we all... :)
YanıtlaSil