27.04.2009

CelebNation

Uzun süren bir doğum günü kutlama maratonundan sonra nihayet normal hayata dönmüş bulunmaktayım. Bu kısa süreçte dikkatimi çeken birkaç nokta da olmadı değil.

Öncelikle bu sene hem aile hem de arkadaşlarla farklı mekanlarda kutlama imkanı buldum doğum günümü. Aile konusunda 25 kişiye yakın bir topluluk bizim evdeydi ve sanırım uzun zamandır aileden bu kadar çok kişi bir araya gelmemişti (gerçi benim olayımdan çok annemin muazzam yemekleri için geldiklerine eminin). Arkadaşlarla ise, aslında absen’in taktiği olan farklı gruplardan insanları bir araya getirme yöntemini kullandım ve sonuç gayet başarılıydı (MBA grubu + lise). Ancak yine de bu biraz riskli bir opsiyon, insanlar anlaşamaya da bilirdi mesela, o yüzden dikkatli olunması lazım bu tarz durumlarda.

Dışarıda kutlama dışında da telefon, SMS, Facebook ve Blogger yoluyla birçok insan da doğum günümü kutladı, çok çok sağ olsunlar. Kazakistan, İngiltere, Dubai, Amerika ve Konya’dan kutlayanlara ayrıca teşekkür ederim, mesafelerin insanları bir yere kadar ayırabildiğinin yaşayan kanıtları kendileri. Bir de elbette kutlamayanlar konusu var. Bu yazıyı birkaç sene önce yazıyor olsaydım biraz sonra kuracağım cümleler daha farklı olurdu ama, sanırım, 25 yaşına gelip de bazı şeyleri daha rahat görebildikten sonra insanın düşünceleri değişiyor ve belki de hafifliyor. Eskiden doğum günümün gününde kutlanmasına çok önem verirdim, ne de olsa 23 Nisan unutulması zor bir gün diye de kutlamayanların bahanelerini kabul etmezdim. Şimdi ise görüyorum ki aslında çok da önemli bir durum değil doğum günü. Hatta belki de insanların birbirleriyle görüşmesi ve konuşması için ekstra bir sebep yaratmaktan öteye de gitmiyor amacı. Dolayısı ile kutlamayı bir zorunluluk, kutlamamayı da bir hata olarak değil de, kutlamayı hoş bir hediye, kutlamamayı da normal görmek lazım sanırım. Çünkü ben de bu birkaç sene içinde kesin unutmam dediğim insanların bile doğum günlerini kutlamayı unuttum, hatta Facebook olmasa neredeyse kimseninkini hatırlayamazdım. Ayrıca edison’un bu konuda muhteşem bir yorumu var, onu da paylaşmak isterim. edison’un doğum gününe bir sebepten dolayı gidemeyeceğimi bildirmiştim ve özür dilemiştim, o da bana “Özür dilemene gerek yok, biz sadece doğum günlerinde görüşen insanlar değiliz ki, başka zaman görüşürüz” demişti. Bu olgun davranışı bana doğum günleri konusunda yeni bir bakış açısı kazandırdı: zaten arkadaş olan insanlar için, görüşebilecekleri herhangi bir günden çok da farkı yok doğum günlerinin.

Pek tabii hayat değişken bir olgu; zaman geçtikçe hayatımıza yeni insanlar giriyor, eskileriyle olan ilişkilerimiz de iyi veya tersine bir şekilde değişiyor. Senelerdir doğum günümü kutlayan insanlardan bu sene kutlamayanlar da oldu, ilk kez bu sene kutlayan yeni insanlar da. Coğrafi mesafelerin manevi mesafeleri etkileyemeyeceğini gösterenler de oldu, gözden uzak olup yavaş yavaş, istemeden de olsa gönülden uzaklaşanlar da.

“Nothing endures but change.” - Heraclitus

Bir yandan bazı şeyler hiç değişmiyor derken, diğer yandan bazı şeylerin değişimi engellenemiyor. Sanırım önemli olan bir şekilde bu dengenin içinde kendi yerimizi bulabilmek ve uyum sağlayıp yola devam etmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder